Av. Hayrettin Açıkgöz
Ali Babacan dün Cüneyt Özdemir ile yaptığı röportajda batırılan Bank Asya ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ali Babacan Bankanın Ziraat Bankası tarafından devralınmasına dair sürece değinirken, bu fikrin o zamanın ekonomiden sorumlu kurumları tarafından ortak bir çalışmanın sonucu olarak geliştirildiğini, Bankasyanın batırılmasının o zamanki ekonomik dengelere zarar vereceğini düşündüğünü, bu gün de aynı fikirde olduğunu söyledi. 2001 krizinde devletin el koyduğu 19 bankanın borçlarının devlet tarafından 10 yıldan fazla bir sürede ödendiğini ve bu paranın milletin cebinden çıktığını hatırlatan Babacan, batırılacak bir bankanın ekonomiye olumsuz etkilerini hesap ederek bankanın Ziraat bankası tarafından alınmasının daha doğru bir seçenek olduğunu savundu. Ali Babacan o dönemde bu fikri geliştiren devlet kurumlarının,
BDDK, SPK, TMSF, Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı olduğunu dile getirdi.
Peki ne oldu da, Bankasya ile ilgili bu projeyi geliştiren kurumlar bir anda bu projede öngörülen yaklaşımın tam tersi bir hareket tarzı ortaya koyarak bankanın batırılması yolunu seçmişlerdi. Bu sorunun cevabı da Ali Babacan’dan geldi, Babacan; ‘’devlet DÜRTÜLERLE yönetilemez, bu gün devletin en büyük sorunlarından birisi budur, devlet bir kişinin karalarıyla yönetilemez’’ dedi. Aslında olan şuydu; Erdoğan iktidarı tarafından hedefe oturtulmuş olan Gülen Hareketine yakınlığı ile bilinen Bankasya planlı bir şekilde yürütlülen ve tamamen hukuka aykırı yöntemlerle, el konulmak ve kapatılmak için kurban seçilmişti. Bu çerçeve de bizzat Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan ve diğer iktidar mensupları ve dev iktidar medyası tarafından desteklenen bir kampanya ile Banka itibar suikastına maruz kaldı. Tüm devlet kurumları paralarını çekti, diğer mudileri de korkutularak paralarını çekmesi sağlandı, devlet kurumları bankayla olan protokollerini iptal etti, hukuka aykırı nedenlerle banka yönetimine el konuldu ve iflas kararı verildi. Yukardaki soruya dönecek olursak bu kurumları tam tersi hareket etmek zorunda bırakan DÜRTÜ Tayyip Erdoğan’ın intikam DÜRTÜSÜYDÜ.
Ali Babacan’ın ‘’devlet aklı’’ ile geliştirildiğini söylediği projenin arka planı ise şöyle gelişmişti: Tüm imkanları ile bankanın üzerine gelen iktidarın baskılarından dolayı banka yönetimi bankanın satılmasına karar vermişti, ciddi bir alıcı da bulunmuştu; Katar İslamik Bank. Taraflar anlaşmış, münhasırlık görüşmeleri tamamlanmış, durum KAP’ a bildirilmiş ve satış için son aşamaya gelinmişti. Ama Bankanın bu şekilde satılması Erdoğan İktidarının amacına ulaşamaması demekti, bu satışı engellemek için bankanın yabancı sermayeye satılmaması ve ülkede kalması kisvesi altında bu proje geliştirildi, bu proje banka yönetimine sunuldu, hatta bankanın Ziraat Bankasına devri için baskı yapıldı. Bunun üzerine banka yönetimi Katar Islami Bank ile olan görüşmelerini sonlandırdı, durumu borsaya bildirdi. Yani Ali Babacan ve ekibi, iktidarın kötü emelleri için kullanıldı.
Bankasya, 29 Mayıs 2015 tarihinde 6318 sayılı kararı ile Bank Asya’nın 5411 sayılı Bankacılık Yasası’nın 71’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmü gereğince TMSF’ye devredildi. BDDK tarafından yapılan açıklamada:
“5411 sayılı Bankacılık Kanunu (Kanun) kapsamında Asya Katılım Bankası A.Ş. (Banka) ile ilgili olarak yapılan denetimler neticesinde, Banka’nın mali bünyesi, ortaklık ve yönetim yapısı ile faaliyetlerinde yaşanan sorunların katılım fonu sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arzettiğinin ortaya çıkması nedeniyle, Banka’nın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin, zararın mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla, kısmen veya tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi amacıyla Kanunun 71’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmü gereğince Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmesine karar verilmiştir” denilmiştir.
BDDK tarafından Bankaya el konulma nedeni; ‘’…mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arzettiğinin ortaya çıkması’’ olarak açıklanmasına rağmen Ali Babacan’ın başında olduğu aynı BDDK’nın da içinde olduğu devlet kurumları tarafından, bankaya el konulmadan kısa bir süre önce, bırakın bankanın mali sistem açısından tehlike arz etmesini, bankaya el konulmasının ekonomik sistem açısından tehlike olacağı Ali Babacan’ın ifadesiyle; ‘’ortak devlet aklı’’ tarafından dile getirilmiştir.
Bu itiraf; Bankasyanın batırılması sürecinde, devlet kurumlarının nasıl manivela gibi kullanıldığının, asıl amacın kesinlikle bankanın ıslahı olmadığının tersine Bankanın batırılarak, Gülen Hareketine zarar vermek olduğunun açık itirafıdır. Bu itirafın bir başka önemi ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak üzere, iç hukukta ve uluslararası yargı mercilerinde Bank Asya ile ilgili yürütüllen tüm hukuki süreçlerde bu itirafın kuvvetli bir delil olarak dosyalara sunulacak olmasıdır.