Diyarbakır Sur’daki Mülkiyet Hakkı İhlalleri AİHM’ne Taşındı

Bakanlar Kurulu, 2012 yılında riskli alan ilan edilip 21 Mart 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararla Diyarbakır’ın Sur ve Yenişehir ilçelerine bağlı 15 mahalledeki 6 bin 300 parsel için acele kamulaştırma kararı vermişti. 

Kararın üzerinde 4.5 yıl geçmesine rağmen  Sur’un 6 mahallesine girmek hala yasak. Bu kamulaştırmalarla 40 bin insanın barınma sorunu yaşadığı belirtiliyor.  Yapılan kamulaştırmalar sonrasında sur sakinleri kamulaştırma kararına itiraz ederek hukuki yollara başvurdular. 

Anayasa Mahkemesine kadar taşınan bir başvuru sonrasında AYM, Diyarbakır’ın Sur ilçesi için 2016 yılında Bakanlar Kurulunca alınan acele kamulaştırma kararının iptal edilmesi için yapılan başvuruya ret kararı verdi.

Bakanlar Kurulu, 2012 yılında riskli alan ilan edilip 21 Mart 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararla Diyarbakır’ın Sur ve Yenişehir ilçelerine bağlı 15 mahalledeki 6 bin 300 parsel için acele kamulaştırma kararı vermişti. Bunun üzerine Sur’da evi bulunan bir vatandaşlardan biri, yürütmenin durdurulması ve işlemin iptali için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine Danıştay’a dava açtı. Davaya bakan Danıştay 6. Dairesi, kamulaştırma kararında hukuku aykırılık bulunmadığını belirterek davayı reddetti. Davanın reddedilmesi üzerine vatandaş, avukatı aracılığıyla geçtiğimiz yıl Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. 

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm Birinci Komisyonu, başvuruyu inceleyerek karara bağladı. Anayasa Mahkemesinin kararında, şu ifadelere yer verildi: “Somut olayda, başvurucu mülkiyet haklarına hukuka aykırı bir şekilde müdahale edildiğini ileri sürmüş ise de sunulan bilgi, belge ve deliller, derece mahkemelerince yapılan tespitler ile yargılamanın bütünü ve adil dengenin korunmasını sağlamak maksadıyla başvurucuya, mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye karşı yetkili makamlar önünde etkin bir biçimde itiraz edebilme olanağı tanınmış olması hususları dikkate alındığında, müdahalenin yasal mevzuata uygun ve meşru bir amaca yönelik olduğu, ayrıca müdahalenin mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozmadığı değerlendirilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır. 

Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Hüküm açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez.” diyerek başvuruyu reddetti.

Bakanlar Kurulunun Diyarbakır Sur ilçesinde 2016 yılında aldığı “acele kamulaştırma” kararı nedeniyle evi kamulaştırılan bir başka vatandaş olan Halit Ölmez, kararın iptal edilmesi için yaptığı bütün başvuruların sonuçsuz kalması üzerine AİHM’ye gitti.

 “Acele kamulaştırılan” Sur’daki evi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescillenen ve restorasyon projesi onaylanan Halit Ölmez isimli yurttaş, Bakanlar Kurulunca alınan “acele kamulaştırma” kararı şartlarının oluşmadığı ve hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması ve işlemin iptali için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine Danıştaya dava açmıştı. Danıştay, Bakanlar Kurulunun kararında “Hukuka aykırılık bulunmadığını” ileri sürerek davayı reddetti. Bunun üzerine Halit Ölmez, kasım 2017’de Anayasa Mahkemesine (AYM) yaptığı bireysel başvuruda, yasaya aykırı bir şekilde alınan kamulaştırma kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini belirti. Başvuruyu reddeden AYM, kamulaştırma kararının “Yasal mevzuata uygun ve meşru bir amaca yönelik olduğu, mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı”nı savunmuştu.  İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine Halit Ölmez, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşıdı.

Bakanlar Kurulunun Sur için aldığı acele kamulaştırma kararının hukuka, yasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS)  Ek Protokol’ün 1’inci maddesine aykırı olduğuna işaret edilen başvuruda, “Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ortada hiçbir makul ve haklı bir sebep yokken, mülkiyet hakkının kısıtlanmasını gerektirecek üstün kamu yararından bahsedilemezken, 6306 sayılı Kanun kapsamında acele kamulaştırma yolunun istisnai bir durum olduğu ve yasada açıkça belirtilen haller dışında uygulanamayacağı hüküm altına alınmışken bizzat devlet eliyle özel mülkiyet hakkının kısıtlanması Anayasa’ya aykırı olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırıdır. Bu durumda açıkça dayanaktan yoksun işlemin iptaline karar verilmesi ve müvekkilimin uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini gerekmektedir” denildi.